Trump da sadece USA’nın güç ve menfaatine göre davranacak!

Rakibi olan Hillary Clinton, seçimlere 10 gün kala, anketlerde yüzde 8-10 önde gözükürken, (Federal SoruÅŸturma Bürosu) FBI tarafından, hakkında ‘DışiÅŸleri Bakanlığı yaptığı dönemde, devlet sırlarını koruyamadığı’ yönündeki eski iddia üzerine yeni bir soruÅŸturma açıldığını açıklanınca anketlerde çakılmış; seçimlere üç gün kala, FBI yeni bir açıklamayla,  ‘suç unsuruna rastlanmadığı’nı açıklamışsa da, Hillary durumunu düzeltememiÅŸti. Ki, o bugün, seçim yenilgisini, ‘lânet olası FBI’ın müdahalesi’ne, manipulasyonuna baÄŸlıyor. (FBI’ın BaÅŸkanı, -yıllardır, siyaset dışı olduÄŸunu söylese de- eski bir Cumhuriyetçi Parti’li..) 

***

En baÅŸta Ä°slam ve müslüman düşmanlığı olmak üzere,  Ä±rkçı, cinsiyet ayırımcısı, yabancı düşmanı ve Ã¼lkeye kaçak girmiÅŸ olan milyonları kovacağı  gibi söylemleri ve ‘seçilmemesi halinde, seçim sonuçlarını kabul etmiyeceÄŸi’ni en saçma-sapan tarzlarda dile getirerek ilgi uyandıran Trump’ın genelde, sessiz büyük kitlelerin, ‘seçkinler’e bir tepkisi olarak ve de zengin olmayı hayatın en temel ideallerinden birisi olarak gören orta-alt ekonomik sınıfların oyuyla seçildiÄŸi
yorumları ağırlıkta..

Amerikalı ünlü yönetmen Michael Moore ise, kazanacağını öngördüğü Trump’ın, ‘Amerikan sisteminin önüne atılmış bir molotof kokteyli olduÄŸunu’ söylüyor ÅŸimdi.. Ama, hiç bir devlet tecrübesi olmayan ve bütün hayatı boyunca milyarlarca dolarının ve zenginliklerinin gücüyle harekete etmiÅŸ tipik bir tüccar kafalı olan bu kiÅŸinin, ‘çizgi dışına çıkarsa, BaÅŸkanlık’tan uzaklaÅŸtırılabileceÄŸi’ ÅŸeklindeki ciddî görüşler de, siyaset bilimcisi Amerikalı akademisyenlerce daha ÅŸimdiden dilegetiriliyor.

Hem, Trump deÄŸil de Hillary kazanmış olsaydı, ne fark ederdi, uslûbdan gayri  denilebilir. 

Gerçi uslûb, hele de dış siyasette çok daha önemlidir. 

***

Amerikan halkının tercihlerine elbette karışamayız.. 

Onlar da bize ve baÅŸkalarına karışamamalıdır. 

Ne var ki, onlar sahib oldukları maddî güç ve korumak veya elde etmek istedikleri menfaatlerine göre, dünyanın her tarafına karışmayı kendileri için bir hak olarak görüyorlar. Her ülkenin belirli bir hareket alanı vardır, ulusal kara sınırları, kara suları veya kıt’a sahanlığı ve hava sahası  vardır. Bu sınırların dışındaki bütün alanlar ise, emperyalist güçlerin, en baÅŸta da USA’nındır!!  

Gerekçeleri de, ‘kendilerinin hayatî ihtiyaç ve menfaatlerinin olması..’

Ama, dünyanın baÅŸka yerlerindeki halkların da, ‘Bizim de Amerika’da hayatî menfaatlerimiz  var..’  diye Amerika’daki haklarını korumak veya elde etmek istedikleri menfaatlerinden  söz edilecek olsa..  Asla!. Hak-hukuk mu, bu kavramlar onların gücüne göre ÅŸekillenir.

***

Bizdeki yorumlar ise, genelde, ‘Hillary seçilseydi, F. G.’yi korurdu.. Çünkü, F.G., onun kampanyasına 2 milyon dolar bağışla destekle vermiÅŸti..’ ÅŸeklinde.. 

Konuya sadece o açıdan bakmak, sığ olmuyor mu?

Nitekim, Trump’ın’Ulusal Güvenlik BaÅŸdanışmanlığı’na getirdiÄŸi -ve F.G. aleyhindeki açıklamalarıyla bazılarını umutlandıran-  Michael Flynn de, tıpkı Trump gibi açıkça Ä°slam düşmanlığı yapan eski bir general.. Kaldı ki, F.G.’nin iadesi zor gözüküyor. Çünkü, onun Türkiye’ye iadesi, CIA’in yenilgisi olacaktır. Kaldı ki,  CIA BaÅŸkanlığı’na getirileceÄŸi kesinleÅŸen Mike Pompeo’nun da, 15 Temmuz-Darbe Hıyaneti’nden hemen sonra, Türkiye’yi ‘Ä°slamcı bir diktatörlük’ olarak niteleyen tweet’ler attığı ortaya çıktı..

***

Ayrıca, Hillary Suriye’de PYD/ YPG güçlerinden faydalanabileceÄŸi sözleriyle Türkiye’yi hışımlandırmışken; Trump ise, BeÅŸÅŸar Esed’le birlikte harekte edecebileceÄŸini açıklayarak, bütün tabloyu alt-üst edecek gibi gözüküyor.

Selehaddin E. Çakırgil - STAR